3.06.2013

"Sen yanımdaysan iyiyim kardeşim."

Perşembe gecesi Toronto'ya döndük. Uçağımız biraz rötar yapmıştı ben de annemi bir kez daha arayıp şirinlik yapayım dedim. Telefonu açtığında sesi bok gibiydi. bu bok gibi tanımı aslında yeterli değil. benim dilim yeterli değil annemin sesini tarif etmeye. Ne oldu diye sordum bizim çocukların çadırlarını yakmışlar sabah dedi. Bizim çocuklar kim diye düşündüm önce, sonra kim çadır yakar kim çadırLARI yakar diye düşündüm. Gezide dediğinde de nedense düşmedi jeton. Evet Taksimin ortasındaki Gezi parkı için bir protesto vardı ve Mimarlar Odasından tanıdıklar (annemin bizimkiler dedikleri) oradaydılar ama ben 3. boğaz köprüsü için kesilecek binlerce ağacı daha çok önemsiyordum. Sanırım bundan uzun sürdü kafamın çalışması...
Toronto'adki eve girdiğimde bilgisayarıma kavuştum diyerek önce tozunu sildim aletin. Sonra facebooka girdiğimde bir haller oldu bana...
Siviller her zamanki gibi yüksek sesle hapşırsalar biber gazı sıkılıyordu zaten. Bu durum çok yeni veya özel değildi. Benim arkadaşlarım da her eyleme giderdi. Ben de giderdim gerçi şimdi bizimkiler de her boka katılırlar gibi bir şey anlaşılmasın. Bu seferin farklı olmasının sebebi bir birlik halinin oluşuydu. İnsanlar küt diye organize olup biber gazından nasıl korunulur, etkileri nasıl geçiştiriliri paylaştı. Sonra insanların evlerini açtıklarına dair mesajlar akmaya başladı.
Sanırım medyanın normal haline alışmışlıktan kaynaklanıyor ama daha sonra gördüğüm resimler beni delirtti diyebilirim. Metakognitif bir söylem gibi gelebilir ama bana neler oluyor diye düşündüm. Beni normalde kan tutar çünkü... gözlerimi ekrandan ayıramadan gözü çıkmış (gerçekten) birinin resmine kinle bakarken buldum kendimi. Bu 5. gün olan olay. Arada iki kere buradaki destek mitinglerine gittik ama arkadaşlarım 18 saat gaz  yemiş ve hala yiyorken benim burada bağırmam kesinlikle züğürt tesellisi gibi geldi.
Sürekli nasıl yardımcı olabilirim diye düşündüm ve yapabileceğim tek şey olarak facebook iletilerini paylaştım. Bir twitter hesabım yok. Gerçi açmak ne kadar zor o ayrı mesela ama kafası kesik tavuk halinde paylaştım bir çok şeyi. Baya bir yanlış bilgilendirme de yapmış olabilirim. Bu sebepten birilerinin canı, gözü, ciğeri yandıysa çok çok özür diliyorum.
Gelelim bana neler oluyor dediğim haller dışında yüzümde sabitlenmiş gülümsemenin sebebine... Arada öyle güzel mesajlar okudum ki şimdi bile tüylerim diken diken oluyor. Eylemcilerin birbirlerini gözetlemesi, koruması ve yardım etmesi; tek vücut olmaları; linçleri,yağmaları önlemeleri ve daha bir çok şey. Bu durum eylemin amacından daha çok etkiledi beni. 30 yaşındayım ve ilk kez Türk olmaktan GURUR duydum.
Herşeyi özetleyen ve gözlerimi dolduran anekdot ise, hiç oynamadan direk copy paste ile ekliyorum,
 "Serdar MJk Tepe dostumuzun tecrübesidir...."Dun Dolmabahçe'de Toma'nin 10 metre onunde bir tenteyi tutuyorduk barikatin onunde. En fazla 10 kisi. Gazdan, sudan bayilma noktasina gelmistik artik. Yanımdaki cocuk cok oksuruyordu "iyi misin" diye sordum, "sen yanımdaysan iyiyim kardesim" dedi. Hic tanimadigim adam bunu dedi bana dun. Hayatim boyunca yasadigim en güzel an olabilir."
Uzakta olmak ilk kez endişeden çok bütün eğlenceyi kaçırmış olma hissini uyandırdı bende. Sanırım sadece bu "Sen yanımdaysan iyiyim kardeşim." sözü yüzünden.
Keşke yanınızda olabilseydim de ben de iyi olsaydım kardeşlerim...
Hepimizi çok seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder