29.06.2012

Ne Kadar Eşitiz Değil mi Sevgilim?

Mayıs sonu haziran başı İstanbul'daydım.
Ben oradayken kürtaj konusu tartışıldı. Konu başlığı sarsıcı olduğu için sokaklara düşüldü. Sana ne yarraam dendi. Sen kürtajı hobi mi zannediyorsun diye soruldu. İ. Melih Gökçek gene Ankara'da deniz seviyesinin kat kat altında yaşam olduğunu hatırlattı. Dikkat dağıldı ve bir sürü yasa geçirildi ve hatta 3. köprü ihalesi bile yapıldı. Bunlar (3. köprü dışında) kesinlikle beni ilgilendiren konular değil. Zira kadının bedeni ve kadının kararı. Ben zaten ne kadar istersem isteyeyim (niye isteyeyim o ayrı) ne kürtaj yaptırabileceğim ne sezaryenle doğum yapabileceğim. Bu noktada kadın erkek eşitliğine değinmek istiyorum. Fiş ve priz ilişkisiyle açıklanamayacak olsa bile kadın erkek eşit değildir. Bu söylemimi ise kürtaj konusu açılana kadar düşünmemiştim.

 Bir erkek, çocuk sahibi olmak istiyorsa mutlaka bir kadına ihtiyacı oluyor. Kadınlarda durum böyle değil. Bu durum beni biraz üzüyor açıkçası. Bir kadın benim bedenim benim kararım dediğinde bana ne o zaman diyip geçiştiriyorum ama ben ne olacağım? İlla bir klonlama teknolojisi mi beklememiz gerekiyor? Zira kiralık anne dediğimiz oluşumda da kadın çocuğumu görmek istiyorum dese pat diye hayatımda kocaman bir önem ve ilgi beklentisi oluşacak. Bir erkek olarak bu duruma ne münasebet gen benim diyebilme hakkım yok. Hakkı bırakın aklımdan geçmez bir anneyle çocuğunu ayırmak.

Neden? Çünkü münaasır medeniyetler seviyesinde yetiştirildiğimden kadın ve erkeğin gerçekten eşit olduğunu düşünüyordum. Ayakkabı ve terlik arasındaki farkı biliyor olmam veya yerlere tükürükle işaret bırakma gibi hobilerim olmadığından bir çok dişi arkadaş da edindim. Bu dişileri cinsel veya duygusal partner olarak düşünmnüyorum. Kendilerinin çükü olan arkadaşlarımdan tek farkı küfrederken kullandığım kelimelerin değişik olması. Kadınlarda eylemin kendisi travmatikken erkeklerde eylemin yöneltildiği kişi ya da kuruluş daha önemli oluyor. Örnekle açıklayalım da yazıya küfür girsin. Mesela benim en yakın pipili arkadaşım Engin kendisine ananı öpeyim desem de deliriyor annesiyle daha çıplak aktivitelerden bahsettiğim zaman da. Neyse niyeyse küfredemedim. Öte yandan en yakın pipisiz arkadaşım Elif'e başka birine küfrettiğim zamanı anlattığımda bile gözleri büyüyor.

Elif'in küfür repertuarıma olan hayranlığı bariz olsa da benim anlatmaya çalıştığım şey bu ayrım. Kadınların yanında daha az küfrediyoruz çünkü onlar erkeklere kıyasla daha narinler gibi bir düşünce kalıbı var. Kanımca bu 2 yüzyıl önceki psikologların tavrından farklı değil. Aranızda geçmiş zaman psikoloji televolesini seyretmemiş olanlar olabilir o yüzden şeediyim de aklınızda soru işareti kalmasın. 1800lerin sonu 1900lerin başında bütün psikologlar erkekti. Zamanın psikologları kadın aklını pir-u pak ama fazla parlak değil olarak yorumladıklarından insanın kirli çamaşırlarıyla uğraşan bir bilimin (ki çamaşır yıkamanın kadın işi olduğuna inanıyorsanız burada bir ironi göreceksinizdir) yani insan aklının karanlık köşelerini temizlemek olan (hah gene... temizliği kadın işi olarak görenleriniz varsa iki satır daha bekleyin) psikolojinin kesinlikle bir kadının anlayabileceği bir disiplin olmadığını söylüyorlardı. Şimdi psikoloji sınıflarına bakıyoruz 95 kişilik dönemde 6 pipi var biri eşcinsele ait... ve pipisi olmayanlar da hiç o kadar narin falan değiller. Bununla ilgili delillerimi saymak farklı bir blog doldurur (entry değil blog) o yüzden burada kalsın bu paragraf.

Oturup düşününce erkek egemen toplum sözü baya ilginç gelmeye başlıyor aslında. Yani gerçekten erkek egemen bir toplumu gözlemlemediğim için bilemiyor olabilirim. Öte yandan bu yönetim cart curt işlerinde erkeklerin daha sık görünüyor olmalarını ise erkeklerin aptallığına veriyorum. Neticede 7 milyarlık dünyada ne kadar zengin veya güçlü olabilirsin ki... Ya da senin gücün ve zenginliğin benim için ne ifade eder? Sanırım herkes neden güç ve para peşinde koşturduğumuzu biliyordur. Birinizin aklından gösterip vermeyenler yüzünden gibi bir laf geçtiyse teşekkür ederim. o da doğru çünkü. Öte yandan erkeklerin sahip olup da kadınların olmadığı hangi haklar var merak ediyorum. Bu kesinlikle retorik bir soru değil.

Kanımca insanlık olarak bir yerlere varabilmemiz için (şu an olduğumuz yer sadece oyuncak bolluğu. Lütfen cep telefonunuzu uygarlık göstergesi olarak görmeyin.) kadın erkek ayrımını kaldırmamız gerekiyor. İnsanların bazıları doğurur gibi bir söylemle çıktığımızda daha efendi insanlar olurmuşuz gibi geliyor. Neticede ben bazen kapıları açmıyor olabilirim ama ben kapıyı açmadığım için biri dönüp yüzüme öküz diyebilme hakkını buluyorsa bence bu erkeklerin kibar olma zorunluluğunun kanıksanmasından başka birşey değildir.

Neticede bana bütün gün bana Ata Demirer'in dolmuştaki kız taklidi gibi davranıyorsa, herşeyi benim yapmamı bekleyip her yaptığımı eleştiriyorsa, beni insan olarak yok sayıyorsa, hiç birşey söylemeyip düşüncelerini okumamı bekleyip sonra hoşuna gideceğini düşündüğüm birşey yüzünden surat yiyorsam çeker giderim arkadaş. Adam ben burda neciyim diye düşünmez mi? Bir de kadına el kalkmaz kuralı arkasına sığınıp sevgilisine boktan beter davranan kadınlar var ki açık açık söylüyorum ben bir kere kendimi böyle bir büyüüük bir öfke okyanusunu içerken buldum. Ne oldu hatırlamıyorum ama sonrasında aylarca ne biçim biriyim lan ben diye düşünerek geçirdim. Gene açık açık söylüyorum ki şimdi düşününce kendimi suçlu görmüyorum.

Demem o ki kimse kimseye durduk yere şiddet uygulamaz. Karısını düzenli olarak döven erkek büyük ihtimalle eşcinseldir ve mutsuzluğun dışavurumu olarak şiddete başvuruyordur. Karısı ise mutsuzluğunu öğrenilmiş çaresizlik olarak şekillendirir ve saklar. Çocukları hakkında düşünmek beni çok üzüyor (çünkü kendisi ilgisiz büyüyecek ve bu büyüme içinde vahşeti normal sayacak ve başka bir sebepten mutsuz olduğunda eşine saldıracak).

Bu yazıda kadına karşı şiddet haklıdır DEMEDİM. Bunu peşinen söylemek istiyorum. Ben her türlü şiddete karşıyım. Fiziksel veya psikolojik şiddet olması da bir şey değiştirmiyor bir kadına veya erkeğe veya bir hayvana uygulanması da (sivrisinekler hariç). Bu yazının ana konusu eşitliğin ne kadar mümkün olduğu. Bir sonraki yazımda insanlara nasıl davranılması gerektiğinden bahsedeceğim. Yani yarın da olabilir önümüzdeki ay da o kadarını bilemiyorum.

3 yorum:

  1. bir sonraki yazın yarın olsun.
    ben de bu yazıyı okurken düşündüklerimi bir araya toplamaya çalışayım. :)

    YanıtlaSil
  2. İnsanlar eşit değildir. Eğitim, çalışma, seçim imkanları eşit olsun istenebilir ama o da tam olmaz. Zenciler güneşte benden çok daha rahat kalabiliyorlar; beni ve bir zenciyi yazın bol güneş altında aynı zor şartlarda çalıştırırsan benim gece anam ağlar. Eşitlik bu değil. Kadınlar ve erkekler de eşit değil. Kadınların düzenli olarak her ay daha duygusal dönemleri olduğunu, kaslanmalarının erkeklere göre daha yavaş olduğunu, vs. göz önünde bulundurmak gerek. İleri bir toplum olmak, biolojik farklılıklardan bağımsız, yaşam seçimlerini kısıtlayıcı eşitsizlikler yaratmamaktır. Ama sadece "eşitlik" deyince uç noktalarda yanlış oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında demek istediğim şey tam da "İleri bir toplum olmak, biolojik farklılıklardan bağımsız, yaşam seçimlerini kısıtlayıcı eşitsizlikler yaratmamaktır" ama nihai amacı bunu sağlamak olanlar bile biyolojik farklılıkları gözardı etmiyor. yaşlı başlı okumuş etmiş insanlarda bile erkekler öyle süperdir kadınlar böyle güzeldir gibi çocuk bahçesi muhabbetleri duyuyoruz...

      Sil